14.08.2014

Miras Hukukunun kimlerin ne oranda mirasçı olacağına ve mirasçıların tereke üzerindeki hak ve yetkilerine ilişkin hükümlerini takiben son konusu, mirasa konu terekenin mirasçılar arasında nasıl paylaşılacağıdır. Paylaşma, sadece birden fazla mirasçının bulunması ve miras ortaklığının oluştuğu hallerde söz konusu olur. [1]


Terekenin tümünün paylaşılması:

Kanunumuz mirasın paylaşılmasına ilişkin hükümleri, terekenin tümünün paylaşılmasını esas almıştır.Bu paylaşım yasal ve atanmış mirasçıların tümünün hep birlikte anlaşmaları yoluyla her zaman mümkündür.Hatta miras bırakanın paylaşmanın nasıl yapılacağını geçerli bir ölüme bağlı tasarrufla belirtmiş olmasına rağmen , mirasçıların tümü anlaşırsaş bundan farklı bir paylaşma yapılabilir ve bu geçerlidir.Eğer mirasçılardan biri paylaşma konusunda anlaşmaya yanaşmazsa diğerlerinden biri paylaşma davası açmalı ve bu dava yoluyla paylaştırmayı gerçekleştirmeleri gerekir.


Terekenin bir kısmının paylaşılması:

TMK 676/II'ye göre,'' Paylaşma sözleşmesiyle mirasçılar,tereke mallarının tamamı veya bir kısımı üzerindeki elbirliği mülkiyetinin miras payları oranında paylı mülkiyete dönüştürülmesini de kabul edebilirler'' denilmektedir. Hüküm her ne kadar sadece terekedeki malların bir kısmının paylaşılması ve bu paylaşmanın da paylı mülkiyete çevrilme şeklinde olmasının öngörmekteyse de, irade serbestisi prensibine göre, kismı paylaşmanın genişletilerek, fiilen kısmi paylaşma ile bazı mirasçılar arasında kısmi paylaşmayı kabul etmeye bir engel görülmemektedir .


Mirasın Paylaşılmasına İlişkin Mevzuat:

Kanun koyucu mirasın paylaştırılmasını dört başlık altında ele almıştır:

1.Paylaşmadan önce miras ortaklığı(TMK 640-644)

Bu ayırım altında mirasçıların karşılıklı hak ve yükümlülükleri ve mirasçıların miras bırakanın alacaklarına karşı yükümlülükleri ele alınmıştır.

2.İkinci ayırımda paylaşmanın nasıl yapılacağı açıklanmıştır (TMK 646-668)



[1] DURAL, Mustafa; ÖZ, Turgut, Türk Özel Hukuku Cilt:4-Miras Hukuku ,7.Bası,Filiz Kitabevi Yayınları,İstanbul,2013


3.Üçüncü ayırımda mirasta denkleştirilme meselesi incelenmiştir. (TMK 669-675)


4.Dördüncü ayırımda paylaşmanın tamamlanması ve sonucu üzerine durulmuştur. (TMK 676-682)


Bu ayırımda paylaşmanın aynen ve paylaşma sözleşmesi ile yapılmasına ilişkin hükümler düzenlendikten sonra, miras payının temliki mirasçılar arasındaki garanti borcu konuları ele alınmıştır. Bu ayırımda ayrıca mirasçıların sorumluluğu ve mirasçıların yaptıkları ödemelerden dolayı rücu meselesi üzerinde durulmuştur. [1]


1.MİRAS ORTAKLIĞI:


Miras bırakanın ölümünde birden çok mirasçı varsa, miras bırakanın ölümü üzerine kanundan dolayı miras ortaklığı ortaya çıkar. Bunun sonucu olarak mirasçılar terekeye elbiriliği ile malik olurlar ve mirasçılar anlaşarak aksini kararlaştıramazlar. Miras ortaklığının tüzel kişiliği yoktur ve hem yasal hem de atanmış mirasçılar miras ortaklığına dahildir. Mirasçılardan birinin paylaştırma istemesi durumunda, diğer mirasçılar bu talebe uymak zorundadır.


1.1.Miras Ortaklığı İşlemleri:


Mirasçılar terekeye el birliği ile sahip oldukları için elbirliği ile tasarruf edebilirler. Dava açmak isterlerse birlikte açmak zorundadırlar. Aralarındaki dava arkadaşlığı mecburidir. Açılan davaya kendileri ya da temsilcileri vasıtasıyla katılırlar.

Terekeden bir hak elde etmek isteyen üçüncü şahıslar da bütün mirasçılara karşı dava açmak zorundadırlar. Bu durum hakim tarafından re’sen göz önünde tutulur. Üçüncü şahısların açacakları dava, mirasbırakanın borçlarını veya ölümden dolayı ortaya çıkan borçlarını talep ediyorsa Medeni Kanun md.641/I’e göre mirasçılar tereke borçlarından müteselsil sorumlu olurlar. Buna karşılık, miras ortaklığının diğer hükümlerinin ifası için açılıyorsa mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı mevcuttur ve dava bütün mirasçılara karşı açılmalıdır. Paylaşma yapılıncaya kadar hiçbir miracının tereke üzerinde somut ve ayrı bir payı yoktur.




[1] ÖZTAN, Bilge, Miras Hukuku (Tablolarla ve Örneklerle), 5. Bası, Turhan Kitabevi Yayınları, Ankara, 2012, s. 416.

Mirasçılardan birinin diğerlerinin rızası olmadan yaptığı hukuki işlemler geçerli değildir. Ancak iki istisna mevcuttur:


•Mirasçılardan biri miras ortaklığı ile ilgili işlemeleri vekaletsiz iş görmenin şartları oluşmuşsa yapabilir.

•Terekedeki hakların korunmasının gerekli olduğu hallerde, mirasçılardan her biri tek başına dava açabilir. [1]



1.2.Temsilci Tayini:


Bazı durumlarda miras ortaklığında temel ilke niteliğindeki birlikte hareket ilkesi işlemez. Örneğin mirasçıların ayrı yerlerde bulunduğu bir miras ortaklığının sürdürülmek zorunda kalması, fiilen o ortaklığının işlemlerinin gerçekleştirilmesini birlikte hareket ilkesinin istisnasını oluşturan durumlar dışında olanaksız kılar. Hatta bu hareket yeteneği engellerinin ortaya çıkması için miras ortaklığının uzun süre devam edecek olması da gerekli değildir. Daha en baştan, mirasbırakanın ölümüyle birlikte açılan terekede mirasçıların birlikte hareket etmeleri, örneğin aralarındaki ağır anlaşmazlıklar nedeniyle olanaksız olabilir.


Miras ortaklığının tüzel kişiliği bulunmadığı için miras ortaklığı ile ilgili işlemleri mirasçılar birlikte yapmak zorundadırlar. Mirasçıların bir arada bulunması her zaman mümkün değildir. Bu nedenle miras ortaklığı için sulh mahkemesince temsilci tayin edilebilir. (MK 640/III)Bu temsilci mirasçılardan biri olabileceği gibi dışarıdan da tayin edilebilir. Temsilciyi mirasçılar atayacaksa atama oybirliği ile olmalıdır. Temsilci mirasın tasfiyesi işlemlerini yapamaz [2].

Mirasçılar aralarında temsilci tayini konusunda anlaşamadıkları taktirde içlerinden birinin talebi üzerine mirasbırakanın son yerleşim yerindeki sulh mahkemesi tarafından miras ortaklığına ilişkin hukuki işlemlerin yapılması için temsilci tayin edilir. (MK 640/III). Tam ehliyetli herhangi bir kişi temsilci olarak tayin edilebilir. Bu temsilci üçüncü bir şahıs olabileceği gibi, mirasçılardan biri de olabilir. Temsilci tereke mallarını idare etmek ve tereke ile ilgili işlemleri yapmakla yükümlüdür. Temsilci her üç ayda bir, tereke mallarının belgeye dayalı olarak hesabını mirasçılara ve sulh hakimine verir. Temsilcinin sorumluluğu Türk Borçlar Kanunu’ndaki vekalet hükümlerine göre belirlenir.

Hukuki niteliği gereği tereke temsilcisi özel bir kayyım değildir. Aksine atanmasına, hareket tarzına ve görevlerine bakıldığında, tereke temsilcisinin özel hukukun bir kurumu olarak kendine özgübir yapıya sahip olduğu kabul edilmelidir. Hangi kuralların tereke temsilcisine uygulanması gerektiği bakımından Miras ve Borçlar hukukunda kalınmalıdır. [3]


[1] ÖZTAN, Bilge, Miras Hukuku (Tablolarla ve Örneklerle), 5. Bası, Turhan Kitabevi Yayınları, Ankara, 2012, s. 419.

[2] [3] ŞENER, Oruç Hami, Tereke Temsilcisi Atanmasına İlişkin İlke ve Esaslar, Yaşar Üniversitesi Dergisi, Yaşar Üniversitesi Yayınları, İzmir, 2012, s.2593

1.3.Mirasçıların Tereke Borçlarından Sorumluluğu:


Kanunkoyucu tereke borçları açısından mirasçılar arasında müteselsil sorumluluk prensibini öngörmüştür. Bu sorumluluk mirasçıların bütün mal varlıklarını kapsar. Her alacaklı alacağının tamamını mirasçıların tümünden ya da birinden talep edebilir. Borcun ödeme anına kadar faizleri de işlemeye devam eder. Davalı, davacıya karşı sahip olduğu def’ileri ileri sürebilir. Borcu ödeyen mirasçı, diğer mirasçılara payları oranında rücu eder. Mirasçılardan biri aciz içindeyse, diğer mirasçılar haklarının korunması için tedbir alınmasını isteyebilirler. (MK 640/V) Mirasçılar hem tereke alacaklılarına karşı, hem de mirasın geçmesinden doğan borçlardan sorumludurlar.


Cenaze giderleri, vasiyetnamenin açılması ile ilgili masraflar, vasiyeti yerine getirme görevlisine, tereke temsilcisine ödenen meblağlar, mirasbırakanın işletmesinin devamı için yapılan masraflar mirasın geçmesinden doğan borçlardır. Mal vasiyeti borcu, mirasçılardan birine yüklenmemişse, bütün mirasçılar arasında müteselsil sorumluluk sözkonusudur.


Mirasbırakanın mirasçılardan birine olan borcu nedeniyle diğer mirasçıların müteselsil sorumluluğu yoktur. Mirasın paylaştırılması sırasında bu gözönünde tutulur ve tereke mevcudu hesaplanırken bundan indirilir ve paylaşmada hissesine ilave edilir.


Mirasçılardan mirası ret etmemiş yasal ve atanmış mirasçılar, mirasbırakanın vergi borçlarından miras hisseleri oranında sorumlu olurlar. Mirasbırakanın mirasçılarına geçmeyen borçlarından dolayı mirasçılar sorumlu değildir. Devlet, yasal ve atanmış mirasçı olarak sadece tereke malları ile soruludur.


Mirasçıların müteselsil ve kişisel sorumluluğu mirasın geçişi ile başlar ve miras ortaklığının devamı süresince devam eder. Fakat mirasın paylaştırılmasından sonra da bazı durumlarda mirasçıların tereke borçlarından müteselsil sorumluluğu devam eder.



1.4.Miras Ortaklığının Sona Ermesi:


Mirasçılardan birinin ölümü halinde onun mirasçıları ortaklığa kendiliğinden dahil olur. Miras ortaklığının sona ermesi terekenin tümünün paylaşılması ile olur. Miras ortaklığının sona ermesi için en az bir mirasçının paylaşma talebinde bulunması gerekir.(TMK 642/I)Paylaşma talebinin zamanaşımı yoktur. Talep yenilik doğuran bir taleptir ve açılacak dava da yenilik doğuran bir davadır.

Mirasçılar aralarında anlaşırlarsa, elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesini her zaman talep edebilirler. (MK 676/II) Elbirliği mülkiyetinin, paylı mülkiyete dönüşmesine itiraz da yapılabilir.


Kat mülkiyetine konu olmaya elverişli bir taşınmaz üzerindeki elbirliği mülkiyetinin sona erdirilmesi için açılan bir paylaşma davasında, mirasçılardan birinin talebi üzerine paylaşmanın kat mülkiyeti kurularak bağımsız bölümlerin mirasçılara tahsisi mümkündür.

Mirasçılar aralarında anlaşarak miras ortaklığını bir başka ortaklık tipine dönüştürebilirler. Mirasçılar aralarında anlaşarak terekenin belli bir süre paylaştırılamayacağına karar verebilirler.


2.PAYLAŞMA:


2.1.Paylaşmaya Karar Verecek Kimseler:


Kanunkoyucu paylaşmaya ilişkin düzenlemede irade özgürlüğü ilkesinden hareket etmiş ve ilk sırayı mirasçılara bırakmıştır. Paylaşmaya karar verecek kimseler aşağıda sıralanmıştır:


•Mirasçılar

•Mirasbırakan

•Vasiyeti yerine getirme görevlisi

•Hakim


Paylaşmayı isteme hakkı, Türk Medenî Kanunun 642. maddesinde düzenlenmiştir. Miras hukukunda mirasın paylaşılması açısından tanın irade özgürlüğü sayesinde mirasçılar her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilmektedir. Fakat mirasın paylaşılmasını isteme özgürlüğü sınırsız değildir.


Türk Medeni Kanununun üçüncü bölüm birinci ayrımında “Paylaşmayı İsteme Hakkı” kenar başlığı altında 642. maddenin birinci fıkrasında şu şekilde düzenleme yapılmıştır: “Mirasçılardan her biri sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilirler.”


Mirasın geçmesiyle birlikte paylaşma gerçekleşene kadar mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir; miras ortaklığı kanundan doğan bir ortaklıktır. (TMK 640/I) Mirasçılar terekeye elbirliği halinde sahip olurlar ve bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.





Kanun onları zorunlu olarak bir ortaklık ilişkisine sokmuştur, bu ağır sonucu yumuşatmak üzere onlara diledikleri zaman paylaşmayı isteme hakkı vermiştir; zira miras ortaklığı özelliği gereği geçici bir ortaklıktır.[1]


Paylaşmayı isteyebilme özgürlüğünden bahsedebilmek için mirasçıla¬rın belli olması yani mirasçıların mirasçılık sıfatlarının kesinleşmiş olması gerekmektedir.[2]

Türk Medeni Kanunun 2. maddesi herkesin hakkını kullanırken dürüst¬lük kurallarına uymak zorunda olduğunu düzenlemiştir. Bir hakkın kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Kanun koyucu mirasçılara paylaşmayı her zaman isteme serbestisi tanımışsa da bu hakkın TMK.m.2’ye aykırı olarak kullanılmaması gerektiği doktrinde yer bulmuştur.[3]


Doktrindeki bu görüşe göre; elbirliği halinde mülkiyetlerde paylaşmanın uygun olmayan zamanda ortaklar tarafından istenemeyeceği, adi şirket ve aile malları ortaklığında hükme bağlanmış fakat miras ortaklığı açısından hükme bağlamamıştır; miras ortaklığı açısından bu sonuca ancak ve ancak TMK.m.2 çerçevesinde varılabilir.


Mirasın paylaşılmasında irade özgürlüğünün istisnaları vardır. Bu istisnalar; kanundan, mahkeme kararından, miras bırakanın iradesinden ve mirasçıların anlaşmasından doğan sınırlamalardır. Bu durumlar paylaştırmanın geciktiril¬mesine yol açmaktadır.

Emredici hükümler irade özgürlüğünün temel sınırını oluştururlar. Miras¬bırakan ve mirasçıların irade özgürlüğü emredici hükümlere uygun olduğu sürece söz konusudur.

Kanundan doğan sınırlamaların başında TMK.m.643’de düzenlenen “Cenin nedeniyle erteleme” gelir. Mirasın açıldığı tarihte mirasçıb olabilecek bir cenin varsa paylaşma ceninin doğumuna kadar ertelenir. (TMK 643/I) Yine Türk Medeni Kanunumuzun 643. maddesinin ikinci fıkrasına göre; ana muhtaç ise geçim giderlerinin doğuma kadar terekeden sağlanmasını isteyebilir. Kanun koyucu bu hakkı anaya, muhtaç olması durumunda tanımıştır. Kanun koyucu bu hakkı cenin sağ doğduğu zaman düşecek miras payı üzerinde değil, terekenin tümü üzerinde tanımıştır ve çocuk ölü doğsa bile ana aldığını geri vermekle yükümlü değildir çünkü ana bu giderleri çocuğun menfaatine yapmıştır.










[1] KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, Necip, Miras Hukuku, 3.Bası, Filiz Kitabevi Yayınları, İstanbul, 1987, s.680.

[2] KILIÇOĞLU, Ahmet Mithat, Miras Hukuku, 3. Bası, Turhan Kitabevi Yayınları, Ankara, 2009, s. 310.

[3] KILIÇOĞLU, Ahmet Mithat, Miras Taksim Sözleşmesi, Yetkin Yayınları, Ankara, 1989. (Taksim Sözleşmesi), s. 33.

Türk Medeni Kanunun 642. maddesinin üçüncü fıkrasına göre: “Paylaş¬manın derhal yapılması, paylaşım konusu malın veya terekenin değerini önemli ölçüde azaltacaksa; sulh hâkimi, mirasçılardan birinin istemi üzerine bu malın veya terekenin paylaşılmasının ertelenmesine karar verebilir.” Bu tanımda dikkati çeken kavramlar paylaşmanın derhal yapılmasının, paylaşma konusu malın veya terekenin değerini önemli ölçüde azaltması durumu ve mirasçılardan birinin isteminin olmasıdır.


Paylaşmaya karar verecek kişiler arasında kanun koyucu irade özgürlüğü prensibinden hareket etmiş ve ilk sırayı mirasçılara vermiştir.[1] Medeni Kanu¬numuzun 646. maddesinin ikinci fıkrası mirasçıların paylaşmanın nasıl yapıla¬cağını serbestçe kararlaştırabileceklerini düzenlemiştir. Medeni Kanunumuzun paylaştırmanın nasıl gerçekleşeceğini gösteren hükümleri emredici nitelikte olmayıp, tamamlayıcı niteliktedir. Kanun koyucu bu hükümlerin emredici nitelikte olamaması sebebiyle mirasçılara paylaşmanın şeklini serbestçe tayin edebilme imkânı vermiştir.

Mirasçılar aralarında yapacakları paylaşma sözleşmesi ile paylaştırmanın nasıl yapılacağını serbestçe kararlaştırabilirler. (TMK 646/III) Mirasçılardan bir kısmı miras ortaklığında devam etmek istemezse ve diğer bir kısmı ise ortaklığın devam etmesini isterse, bir veya birkaç mirasçının payı verilerek bunlar miras ortaklığından çıkabilirler.

Mirasbırakan da ölüme bağlı bir tasarrufla mirasın nasıl paylaştırılacağını öngörebilir. (TMK 647/I) Eğer mirasbırakan kasıtlı olmaksızın miras payları arasında bir eşitsizliğe sebebiyet vermişse, bu taktirde denkleştirmeye gitmek şartıyla, mirasbırakanın paylaştırma kuralı geçerli kalır. (TMK 647/II)

Mirasbırakanın yaptığı ölüme bağlı tasarrufta vasiyeti yerine getirme görevlisine mirasın paylaştırılması görevini de vermişse, vasiyeti yerine getirme görevlisi, mirasın paylaştırılmasını mirasbırakanın isteği doğrultusunda yerine getirir. Mirasın paylaştırılması davası zamanaşımına uğramaz.

Mirasta bir mirasçının payını devralmış üçüncü bir şahıs veya mirasçının miras payını haczettirmiş olan ya da elinde mirasçıya karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklı, paylaşmanın başlamasından sona ermesine kadar, paylaşma davası açılmış ise, davanın sona ermesine kadar, sulh hakiminden mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım tayinini isteyebilir.[2]





[1] [2] ÖZTAN, Bilge, Miras Hukuku (Tablolarla ve Örneklerle), 3. Bası, Turhan Kitabevi Yayınları, Ankara, 2008, s. 381.


Mirasın paylaşılması, birinci sırada, bütün mirasçıların kabulüyle yapacakları bir paylaşma sözleşmesiyle gerçekleşir. Mirasçılar, payların oluşturulmasında anlaşamıyorlarsa, payların oluşturulmasını sulh hakiminden isteyebilirler. (TMK 650/II) Mirasçılar aralarında anlaşamadıkları takdirde, her mirasçının paylaşma davası açma hakkı vardır.(TMK 642)


2.2.Paylaşmaya Hakim Temel Kurallar:


•İrade Özgürlüğü Kuralı: Mirasçılar mirası aralarında paylaşmayı kabul ettikleri takdirde, terekeyi diledikleri gibi paylaşırlar. Mirasın paylaşılmasında genel kural, mirasçıların irade özğürlüğüdür. Onlar yasal miras payları ne olursa olsun , terekedeki her türlü mal, hak ve borcu serbestçe ve diledikleri gibi paylaşırlar. Mirasın paylaştırılması sırasında mirasçıların irade özğürlüğü ancak tümünün anlaşmasıyla anlam taşır Bir tek mirasçı dahi paylaşma anlaşmasına yanaşmazsa , paylaşma hakim tarafından gerçekleştirilir .


•Eşitlik Kuralı: Eşitlik kuralı, bütün mirasçıların aynı hukuk kurallarına tabi olmalarıdır. TMK 646/II hükmü, aksine bir hüküm bulunmadıkça, mirasçıların tereke malları üzerinde aynı haklara sahip olduklarını ifade ederek ,eşitlik ilkesini yansıtmaktadır. Yasal ve atanmış mirasçılar arasında da eşitlik ilkesinin geçerli olduğu 646/I' de ifade edilmiştir .Eşitlik., mirasçıların sahip oldukları hakların niceliğinde değil, niteliğinde aranır. Bu ilke , mirasçılık sıfatı ne olursa olsun ve miras payı ne kadar az olursa olsun, her mirasçının paylaşmaya aynı hak ve yetkilerle katılması ,bir mirasçının rızası olmadan diğerlerinin çoğunlukla kararlaştırdıkları paylaştırmaya uymak zorunda olmamasıdır. [1]


•Bilgi Verme Kuralı: Mirasçılar birbirlerine tereke ile ilgili bilgileri doğru vermekle yükümlüdürler. TMK 646/III ve TMK 649/II ' ye göre, mirasçılar ,mirasbırakanla aralarındaki ilişkilere ait olup paylaşmanın eşitlik ve adaletle gerçekleşmesine yarayan her türlü bilgiyi birbirlerine vermekle yükümlüdür. Her mirasçı, bilgi verme yükümünü, diğer mirasçılar talepte bulunmadan yerine getirmek zorundadır. İhlali halinde haksız fiil hükümleri değil, borca aykırılık hükümleri uygulanacaktır.


•Aynen Paylaşma: Her mirasçı tereke mallarının aynen verilmesini talep edebilir. Tarımsal işletmeler paylaşmanın dışındadır. Aynen paylaşma ilkesi, miras hukukunun ölenin malvarlığını sahipsiz bırakmama amacından ve paylaşmaya ilişkin TMK 650 hükmün payların oluşturulmasına ilişkin ifadesinden çıkartılabilir.




[1] DURAL, Mustafa; ÖZ, Turgut, Türk Özel Hukuku Cilt:4-Miras Hukuku ,7.Bası,Filiz Kitabevi Yayınları,İstanbul,2013


Bu ilkeye göre, paylaşma , olabildiğince terekedeki malların satılıp , bedelinin paylaşılması ya da başka bir şeyle değiştirilmesi yoluna başvurmaksızın aynen mirasçılara verilmesi şekliden gerçekleşmelidir.


Örneğin; eşit paya sahip iki mirasçı her biri 250 bin lira değerinde iki otomobil ve 500 bin lira değerinde bir evi paylaşacaksa, bir mirasçıya iki araba diğerine de ev verilmelidir. Burada eşitlik ilkesi mutlak şekilde kabul edilerek , mirasçılara birer otomobil verilmesi ve evinde satılıp bedelinin paylaştırılması yoluna gidilmemelidir. Bu , aynen paylaşma ilkesine ters düşer

.

•Ayni İkame: Miras paylaştırılıncaya kadar terekeden bir mal çıkmış, yerine başka bir mal girmiş olabilir. Buna ayni ikame denir. Mirasın açılmasından terekenin paylaşılmasının tamamlanmasına kadar, terekede yer alan bir mal ya da hakkın herhangi bir surette elden çıkması karşılığı yerine bir karşı edim verilmişse bu, o mal ya da hakkın yerine kendiliğinden terekeye girmiş sayılır. Buna ayni ikame ilkesi denir . Tereke malının satılması üzerine elde edilen bedel, trampa edilmesi halinde elde edilen mal , istimlak bedeli ve hasara uğraması karşılığı alınan sigorta bedeli ,ayni ikame prensibi gereği terekeye dahil olacaklardır .



2.3.Mirasın Paylaşılmasında Usul:


Mirasın paylaşılmasında iki safha vardır. Birinci safha miras paylarının oluşturulması, ikini safha da oluşturulan payların mirasçılara özgülenmesidir.

Mirasçılar tereke mallarından mirasçı veya ortak kök sayısınca pay oluştururlar. (TMK 650/I)Miras payları esas itibariyle mümkün olduğu kadar aynen paylaştırma yolu ile belirlenir. Mirasçılar arasında aksine bir anlaşma yoksa, iki veya daha fazla mirasçıya ortak bir miras payı verilmez. Sulh mahkemesi payları belirlerken yerel adetleri, tarafların kişisel durumlarını göz önünde bulundurur.

Mirasçılar paylaşma üzerinde anlaşmamışlarsa, kura çekimine gidilir. TMK md.651 uyarınca, miracılar değerinde önemli azalma olmadan bölünemeyen bir malın mirasçılardan birine özgülenmesi hususunda anlaşamıyorlarsa, o mal satılır ve bedeli bölüşür.


2.3.1.Miras Paylarının Oluşması:


Kural olarak paylar, mirasçıların anlaşmasıyla oluşturulacaktır.(TMK560/II). Anlaşamamaları halinde, mirasçıların birinin isteği üzerine paylar mahkeme tarafından oluşturulur.(TMK 650/2) Prensipte bu iki durum arasında miras paylarının oluşturulmasında bir fark yoksa da , TMK 650/2 hakimin paylaştırmayı yaparken nelere dikkat etmesi gerektiğini ön görmüştür.

Örneğin: üç mirasçı varsa üç, iki kök başı varsa iki miras payı oluşturulacaktır. Bu işleme, yukarıda da değinildiği gibi , payların oluşturulması da denirse de, dikkat etmek gerekir ki burada kast edilen, esasen her bir mirasçının, daha mirasın açıldığı anda belli olan miras payı değil, tereke mevcudundan oluşturulacak gruplardır. Bu anlamda paylar, terekedeki malların, hakların ve borçların mirasçı sayısında gruplar halinde toplanmasıyla oluşur.

2.3.2.Miras Paylarının Özgülenmesi(Tahsisi):



Paylaştırmada son aşama oluşturulan payların mirasçılara özgülenmesi, bir diğer değişle, hangi mal ve hak grubunun hangi mirasçıya gideceğinin belirlenmesidir. Bazen paylar oluşurken bunların hangi mirasçılara özgüleneceği de belli olur. Örneğin; sadece bir mirasçının ¼ paya sahip bir terekede, ¼ karşılığı oluşturulan kısmın bu mirasçıya gideceği bellidir. Keza ,TMK 650/2 uyarınca, mirasçıların özellikleri göz önüne alınarak oluşturulan bazı payların da kime özgüleneceği daha o aşamada belirlenmiş olur. Şayet özgüleme aşamasına gelinmiş olup ta oluşturulan somut payların hangi mirasçılara gideceği belirsize, TMK 650/2,c.1 mirasçıların anlaşmasının asıl olduğunu belirtmektedir. Bu anlaşmanın paylaşma sözleşmesi gibi yazılı şekilde yapılması zorunlu olmayıp, paylaşma davasında hakimin yönelteceği soruya karşı tümünün aynı şekilde özgüleme yapılmasına dair beyanda bulunmaları ve bunun mahkemece saptanması zorunludur. Kanunda, mirasçıların anlaşmaması halinde kura çekileceğinden söz edilmiş olmasına rağmen, şayet miras bırakan ölüme bağlı tasarrufla özgülenmensin nasıl yapılacağını düzenlemişse, önce buna uyulması gerektiği kabul edilmektedir. [1] Örneğin; miras bırakan, vasiyetnamesinde; kitaplarının iki çocuğundan küçük olana verilmesini istemişse, paylar oluşturulurken kitaplar hangi gruba düşmüşse, bu grup pay küçük çocuğa özgülenecektir.


2.4.Paylaşmada Bazı Özel Durumlar:

2.4.1. Değerinde Önemli Azalma Olmaksızın Bölünemeyen Mal:

TMK 651, ‘değerinde önemli azalma olmadan bölünemeyen tereke malı, bütün olarak mirasçılardan birine özgülenir.

Mirasçılar bir tereke malının bölünmesi yada özgülenmesi konusunda anlaşmazlarsa, o mal satılır ve bedeli bölüştürülür. Mirasçılardan biri istemde bulunursa satış artırma yoluyla yapılır. Mirasçılar artırmanın şekli konusunda anlaşmazlarsa, sulh hakimi artırmanın mirasçılar arasında veya herkese açık yapılmasına kara verir’. Demektedir. Maddeye yazıldığı şekilde ele alırsak, yanlış sonuçlar doğabilir.


[1] ERMAN, Hasan; İMRE Zahit, Miras Hukuku, 9. Bası, Der Yayınları, İstanbul, 2013

Bir kere ikinci fıkradaki, ‘ mirasçılar bir tereke malının bölünmesi veya özgülenmesi üzerinde anlaşması’ halinde satılacağına dair hükmün, sadece birinci fıkradaki değeri önemli ölçüde azalmaksızın bölünemeyen malları ifade ettiği kabul edilmelidir. Aksi takdir de, bazı mirasçıların itirazı ile satılması gibi, gerip ve kanuna aykırı bir sonuç çıkar.

İkinci olarak, değerinde azalma olmaksızın bölünemeyen mal sadece bu niteliği sebebiyle değil, terekede paylar oluşturulurken hiçbir payın kapsayamayacağı kadar değerli olması halinde de bu madde kapsamına girecek miras bırakanın iki çocuğu arasında eşit şekilde paylaştırılacak olan terekenin toplam değeri 1 milyon lira olup, tereke malları arasında yer alan evin değeri 600 bin lira ise, durum böyledir.


2.4.2. Bir Bütün Oluşturan Eşya Topluluğu ve Aile Belgeleri ile Özel Anı Değeri Olan Eşya:


TMK 653/1, mirasçılardan birinin bile karşı çıkması halinde aslen ya da amacı bakımından bir bütün oluşturan eşya grubunun paylaştırılmayacağını; TMK 653/2, aile belgeleri ve özel anı değeri olan eşyanın da mirasçılardan birinin karşı çıkması halinde satılamayacağını belirtmiştir.

TMK653/1 hükmü ile kastedilen, fiziksel olarak ayrı ayrı mallar olmakla birlikte, nitelik ya da kullanım amacı bakımından bir bütün oluşturan eşyadır. Bir çok ciltten oluşmuş bir ansiklopedi, sofra takımı, koltuk takımı, pul koleksiyonu buna örnektir. Üstelik, bunların paylaşmada birbirinde ayrılmaması için, TMK 651/1 deki gibi birbirlerinden ayrılmalarının değerlerini azaltması da gerekmez, nitelikleri ve kullanım amaçları göz önünde bulundurulur.

TMK653/2,c,1, uyarıca mirasçılardan birinin karşı çıkması halinde aile belgeleri ve özel anı değeri olan eşya satılamaz. Aile belgeleri ve anı eşyası, mirasçılar bakımından niteliği gereği taşıdığı manevi değerinin piyasadaki satış değerinden önce geldiği eşyadır.ölene yada ailenin daha önce ölmüş bireylerine ait aile fotoğrafları, mektuplar, diplomalar, madalyalar , elbiseler, hatıra defteri ve diğer kişisel eşya bu sınıfa girer.

TMK 652 ye göre, ‘eşlerden birinin ölümü halinde tereke malları arasında bulunan ev eşyası veya eşlerin birlikte konut varsa; sağ kalan eş bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir. Haklı sebeplerin varlığı halinde sağ kalan eş veya miras bırakanın diğer yasal mirasçılarından birinin istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verilebilir. Miras bırakanın bir meslek yada sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek ve sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde, sağ kalan eş bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümleri saklıdır. Sağ kalan eş aynı koşullarda ev eşyası üzerinde kendine mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir. Haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir.

Haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eş veya ölenin yasal mirasçılarının istemiyle bunlar üzerinde mülkiyet yerine intifa ve oturma hakkı tanınabilir. Mal ayrılığında katılma payı ve paylaşma söz konusu olmadığı için özel bir düzenleme yoktur. Her ne kadar TMK 243, ‘ispat borçlardan sorumluluk ve paylı mülkün özgülenmesi konularında paylaşmalı mal ayrılığı rejime özgü hükümler uygulanır.’ Denmekteyse de atıf maddenin lafsından da anlaşılacağı gibi sadece borçlardan sorumluluk ve paylı mülkiyeti özgülenmeye ilişkin olduğu için konumuzu ilgilendirmemektedir. Sağ kalan eşin ortak konutun yada ev eşyasının kendi göre özgülenmemesini gerek mal rejimlerine göre gerek miras hukukuna göre isteme hakkının bulunduğu hallerde her iki hakkı birden kullanması söz konusu değildir.


TMK 652/1 göre ortak konut ve ev eşyasının sağ kalan eşe özgülenmesinin şartları;


1.Özgüleme için eşin talepte bulunması gerekir. Eşin mirasçı sıfatını kazanmış olması gerekir. Eş bu sıfatı kazanamazsa özgülenme isteyemez mal ayrılığına dayanarak tasfiyesini isteyebilir.


2.Eşin talebinin talebinin ilk safhada konusu eve eşyasının yada mülkiyetinin kendisine verilmesidir. Bu bakımdan bunların mülkiyetinin ölen eşe ait olması şarttır. Miras payına mahsup eşyanın cari fiyatına göre yapılır.


3.Sağ kalan eşin TMK 652/1 e göre ortak konut ve ev eşyasını istemesi ise TMK 652/2 haklı bir sebebin bulunması halinde eşe mülkiyet hakkı yerine intifa yada oturma hakkı tanınmıştır.


4.TMK 652/1 ve 2 nin eşe tanıdığı bu haklara TMK 652/3 bir sınırlama getirmektedir bu hükme göre miras bırakanın bir meslek ya da sanat icra ettiği ve alt soyundan birinin aynı meslek ve sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde sağ kalan eş bu hakkı kullanamaz. hükümden anlaşılacağı üzere bu hükümden sadece alt soy mirasçılar yararlanabilecektir. Mirasbırakanın örneğin, miras çıkaranın kardeşi aynı mesleği yada sanatı devam ettirecek olsa bile eş yine mülkiyeti intifayı yada oturma hakkını isteyebilir.Bu hükmün uygulanabilmesinin ilk şartı altsoyun yada c,a bunlardan birinin miras bırakanın icra ettiği meslek yada sanatı devam ettirmeleridir. Kanun alt soy terimini kullandığı için alt soy içinde bir sınırlama yoktur.


Örnegin miras bırakanın meslek yada sanatı devam ettirecek olan onun torun çocuğu olsa da mirasçılık sıfatını kazanmış olması şartıyla esas kalan eş TMK 652/1/2 nin kendisine tanıdığı imkandan yararlanamaz .İkinci şart söz konusu bölümün yada yerin mesleğin devam ettirilmesi için gerekli olmasıdır. Gerekli olmanın anlamı o yerin meslek yada sanatın devam ettirilebilmesi için şart yada bunlara başka bir yere de devam etmenin çok masraflı olmasıdır. TMK 652/3 bölümden söz ettiğine göre, eğer meslek ya da sanatın devamı için konutun sadece bir bölümünün gerekli olduğu hallerde,sağ kalan eşin talep hakkı sadece o bölümler yönünden bulunmaz. Başka bir deyiş ile,ortak konutun tamamı meslek ve sanatın icrası için gerekli değil ise,sağ kalan eş,diğer bölümler üzerinde mülkiyeti talep edemezse de,oturma hakkını isteyebilir. Bu görüşü,bir binanın bir bölümü üzerinde oturmasa hakkının kurulmasına imkan veren TMK 823/1 de destekler. Nihayet 652/3 son cümle tarımsal işletmeleri ilişkin hükümleri saklı tuttuğuna göre, TMK 569 uygulanmasının söz konusu olduğu hallerde TMK 652 uygulama alanı bulamayacaktır.


2.4.3. Miras bırakanın mirasçılardan birinden olan alacağı:


TMK 654e göre,miras bırakanın bir mirasçıdaki alacağı,paylaşma ırasında o mirasçının payına mahsup edilir.Bununla kast edilen;mirasın açıldığı tarihte miras bırakana borçlu bulunan mirasçının bu borcun karşılığı olan alacağı,payların oluşturulması ve özgülenmesi sırasında miras payına konulacaktır. Böylece diğer mirasçılar,bu alacak hakkı paylarına düşmeyeceği için borçlu mirasçıyı dava ve takip etmek zorunda kalmaksızın haklarını almış olacaklardır. Zira, payları ona göre oluşturulacaktır. Örneğin,miras bırakanın terekesinde 100 bin liralık hisse senedi,100 bin liralık otomobil ve 100 bin liralık alacak hakkı bulunup,bu alacağın borçlusu 3 oğlundan birisi ise; çocuklarından birine hisse senetleri ve diğerine ev verilirken,borçlu çocuğa borcunun karşılığı olan alacak hakkı verilecektir.Bu paylaşma sonucunda, payı kendisine tahsis edilir edilmez,borçlu çocuk,100 bin liralık alacağı kaybedecekse de,100 bin liralık borcu da sona ermiş olacaktır.


2.4.4. Kat Mülkiyetine Çevirme Yoluyla Paylaşma:


634 sayılı kat mülkiyeti kanununun 10. maddesinin son fıkrası,mirasçılardan biri talep ettiği takdirde,bir taşınmazdaki ortaklığın giderilmesi davalarında hakimin kat mülkiyeti kurulması ve mirasçılara bağımsız bölümler tahsisi suretiyle paylaşma yapabileceğini düzenlemiştir.Bu hüküm,paylaşmanın mirasçıları paylı mülkiyet ilişkisi içine sokmaksızın yapılması kuralının istisnasıdır.Zira,kat mülkiyeti kurulup mirasçılara bağımsız bölümler özgülenince ortak yerlerde mirasçıların paylı mülkiyet ilişkisine girmelerine yol açılmış olacaktır.

Bununla birlikte,kat mülkiyeti kurularak bağımsız bölüm paylaşılması tereke malının paylaşma sırasında tüm mirasçılar bakımından en karlı şekilde değerlendirilmesini sağlayacaktır.KMK 10/4 uyarında,hakimin kararı tapu memurunca düzenlemesi gereken resmi senetin yerine geçtiği gibi; aynı maddenin 5. fıkrasından belirtildiği üzere,kat mülkiyetine dönüşüm için 12. maddede belirtilen tüm belgelerin hazırlanmasını da sağlayacaktır.


2.4.5. Tarımsal İşletmelerin Özgülenmesi:


Tarımsal amaçla işletilen taşınmazların mirasçılara araştırılmasına ilişkin olarak, TMK 659-668 hükümleriyle özel ve ayrıntılı bir düzenleme getirilmiştir. Bu düzenlemenin amacı tarımsal işletmelerin, nesilden nesile miras yoluyla geçerken sürekli parçalanarak küçülmesini ve bu suretle verimsizleşmesini önlenmektir. Zira işin niteliği gereği, bütün halinde işletilen bir tarımsal işletmeden sağlanan gelir, örneğin bunun 4 parçaya bölünmesi üzerine oluşturulacak 4 küçük işletmenin sağlayacağı gelirlerin toplamında sağlayacağı gelirlerin toplamından çok daha fazla olmaktadır.


2.5.Mirasa İlişkin Paylaşma Çeşitleri:


Esas olan mirasın mirasçıların anlaşmasıyla paylaşılmasıdır. Ancak bu anlaşmanın yapılış şekli MK 676'da özel olarak düzenlenmiştir. Bu hükümlere bakılırsa, mirasçıların anlaşarak terekeyi paylaşmaları iki şekilde olabilir.


2.5.1.Tüm mirasçıların anlaşmasıyla paylaşma:


TMK 676/I'in hükmüne bakılırsa, doktrin ve uygulamada oybirliğiyle kabul edildiği üzere, burada kastedilen şudur: şayet tüm mirasçılar tereke mallarının kime verileceği hususunda anlaşmakla kalmayıp , bu maksatla ilgili mirasçılara bu malların devri de yapılmışsa , artık söz konusu mallar geçerli şekilde paylaşılmış sayılacaktır .

Bu tür paylaşma için tüm mirasçıların hangi tereke unsurunun kime verileceği hususunda kayıtsız şartsız anlaşmış olmaları ve gene tüm mirasçıların katılımı ve rızası ile her bir tereke unsurunun niteliğine göre gerekli tasarruf işleminin yapılarak verilecek kişiye devredilmiş olması gerekir.

Tapuya kayıtlı olmayan taşınmazlar bakımındansa, tüm mirasçıların anlaşarak taşınmazın zilyetliğinin paylaşma maksadıyla bir mirasçıya ya da bazı mirasçılara devredilmesini Yargıtay geçerli bir paylaşma saymaktadır.

Nihayet belirtelim ki ,bazı yazarlar ; elden paylaşmanın paylaşma sözleşmesi karşısındaki durumunu BK 289 hükmündeki elden bağışlamanın bağışlama taahhüdü karşısındaki durumuna benzetmektedirler ki , bu takdirde MK 676'daki elden paylaşmanın aynı hükümdeki paylaşma sözleşmesinin yazılı şekil şartına aykırı yapılmasından doğan ,baret olduğu söylenebilir .


2.5.2.Paylaşma Sözleşmesi:


Elden paylaşma yapılmadıkça ,mirasçıları bağlayacak bir paylaşma sözleşmesi ancak yazılı şekilde yapılırsa geçerlidir . MK 676/III'de bu şart açık olarak belirtilmiştir İşte ,yine tüm mirasçıların katılması gereken ve adi yazılı şekilde yapılması şart olan bu sözleşmeye paylaşma sözleşmesi diyoruz .

Paylaşma sözleşmesinin geçerli olması için yazılı metnin tüm mirasçılar tarafında imzalanması şarttır. Şayet bazı mirasçılar ehliyetten yoksunsa, yasal temsilcileri onlar adına paylaşma sözleşmesini yapıp imzalayabilecek , eğer mirasçılar sınırlı ehliyetsizse sadece onay vermekle yetinecekler .

Paylaşma sözleşmesi mirasın açılmasından itibaren ve başka bir yolla paylaşma tamamlanıncaya kadar yapılabilir . Mirasbırakanın ölümünden önce tüm müstakbel mirasçıların yapacağı paylaşma sözleşmesi TMK 20 uyarınca ahlaka aykırılık sebebiyle geçersiz sayılmalıdır. Ancak sonradan, bu sözleşme uyarınca mirasın elden paylaşılması , ahlaka aykırı bir sözleşmenin ifası olarak değil, TMK 676/I'e göre geçerli bir paylaşma sayılmalıdır .

Paylaşma sözleşmesi yapılmadan önce bir mirasçı tarafından paylaşma davasının açılmış olması, davacı ve davalı tüm mirasçıların paylaşma sözleşmesi yapmalarına engel değildir. Paylar oluşturulduktan sonra ,fakat tahsis yapılmadan önce paylaşma sözleşmesinin yapılması, Velayet, Vesayet ve Miras Tüzüğü 65/I'e göre hakimin bu durumu bir tutanakla tespit ederek paylaşma sözleşmesine uymasını gerektirir. Mahkemece kura tahsisi tamamlandıktan sonra, artık paylaşma sözleşmesi yapılamaz.



2.6.Mirasın Paylaşılmasını Geciktiren Sebepler:


2.6.1.Paylaşmanın iradi olarak geciktirilmesi


Mirasçıların anlaşmasıyla:


Şayet mirasçılar bir süre miras ortaklığını ve tereke üzerindeki elbirliğiyle hak sahipliğini devam ettirme hususunda anlaşmışlarsa , sözleşme özgürlüğü ilkesi uyarınca geçerli ve bağlayıcı sayılacak sayılacak bu anlaşmada belirtilen süre içinde bir mirasçı diğerlerine karşı paylaşma davası açamayacaktır .

Miras ortaklığına devam sözleşmesinin , hiç bir geçersizlik sebebi taşımadığı durumlarda bile , öngörülmemiş olan bir haklı sebebin ortaya çıktığını ispat eden mirasçı tarafından feshedilebileceği kabul edilmektedir. Buna tipik örnek, sözleşme yapıldıktan sonra bir mirasçının ölmesi ve ölenin yerini alan mirasçılar ile diğer mirasçıları ortaklığa devam etmek istememelerinin haklı sebep oluşturmasıdır .


Mirasbırakanın tasarrufu ile:


Mirasbırakan bir ölüme bağlı tasarrufla, mirasçılar arasında miras ortaklığının terekeye paylaşılmadan bir süre devam etmesini öngörmüş olabilir. Kural olarak bu tasarruf geçerlidir. Zira , miras bırakanın ölüme bağlı tasarruf şekline uyarak bildirdiği iradesin olabildiğince uyma ilkesi bunu gerektir.

Ne var ki ,bunun da istisnaları vardır. Miras bırakanın ,paylaşmanın geciktirilmesine ilişkin tasarrufunun bazı mirasçıların saklı paylarına tecavüz oluşturması ya da mirasbırakanın miras ortaklığının süresiz devam etmesini öngörmesi veya mirasçılar tarafından katlanılması beklenemeyecek kadar uzun süre devamını öngörmesi geçersiz sayılacaktır.


2.6.2.Paylaşmanın kanun gereği geciktirilmesi: mirasçılar arasında bir ceninin bulunması:


TMK 643'e göre mirasçılar arasında bir cenin varsa, paylaşma onun doğumuna kadar ertelenebilir .Bu erteleme , hiç bir mirasçının başvurusuna gerek olmadan ve hakimin takdir yetkisi söz konusu olmaksızın gerçekleşir .Çocuğu henüz ana karnındayken ölen müstakbel babanın ; kendisinden önce ölen oğlunun eşi hamileyken müstakbel büyük babanın ,babası kendisinden önce ölmüş fakat annesi hamile olan müstakbel kardeşin mirasında durum böyledir.

Belirtelim ki ceninin doğumu beklenmeden o yokmuş gibi paylaşma yapılmışsa ; cenin sağ olarak doğduğunda , yapılan paylaşma geçersiz sayılacaktır . Bu sonuç, ister paylaşma mirasçıların anlaşmasıyla yapılmış olsun ister mahkeme kararıyla değişmez . [1]








[1] DURAL, Mustafa; ÖZ, Turgut, Türk Özel Hukuku Cilt:4-Miras Hukuku ,7.Bası,Filiz Kitabevi Yayınları,İstanbul,2013


2.6.3.Hakimin kararıyla paylaşmanın geciktirilmesi:


Kanun , bazı özel durumlarda mirasçılardan birinin başvurması üzerine hakimin paylaşmayı erteleyeceğini düzenlenmiştir Bu haller şunlardır :

a)Terekenin derhal paylaşılması terekenin değeri ya da belli bir malın değeri önemli ölçüde düşecekse, TMK 642/III’e göre, hakim , bir mirasçının talebi üzerine paylaşmanın ertelenmesine karar verir .

b)TMK 664/I uyarınca kendisine ekonomik bir bütün olarak işletilmekte olan bir tarımsal işletme özgülenen mirasçı , diğer mirasçıların paylarının karşılamak için işletme üzerinde önceden var olan güvenceler dahil olmak üzere dörtte üçünden fazlasını teminat olarak göstermek zorunda kalırsa , paylaşmanın ertelenmesini talep edecektir

c)TMK 649/III’e göre bir mirasçının , hakimden , terek borçlarının paylaşmadan önce ifasına ya da teminata bağlanmasın talep etmesi üzerine, bu borç ifa edilinceye ya da bunlar için yeterli teminat verilinceye kadar paylaşma geciktirilecektir

d)Tarımsal işletmeler yönünden bir başka hükümde TMK 663’de bulunmaktadır . Sadece altsoy yönünden uygulanacak bir hükümdür , mirasçılar arasında ayırt etme gücüne sahip ergin olmayan birisi vara , paylaşma bu altsoy mirasçısı ya da mirasçıların ergin olmasına kadar ertelenebilir .


3.MİRASIN PAYLAŞTIRILMASINDA DENKLEŞTİRME:


Denkleştirme, mirasbırakanın sağlığında ileride muhtemel yasal mirasçılarının miras hisselerine mahsuben yaptığı kazandırmaların terekeye iadesini öngören bir müessesedir. Denkleştirme konusu şeyin verilmesine yönelik dava mirasın paylaşımı sırasında açılabilir. Denkleştirme hükümleri, emredici değil, tamamlayıcıdır. Denkleştirme TMK 669’uncu maddesinde açıkça düzenlendiği gibi sadece yasal mirasçılar açısından öngörülmüştür.


3.1.Denkleştirme İle Yükümlü Mirasçılar:


Denkleştirmeden söz edilmesi için, mirasçının, mirasın açıldığı sırada yasal mirasçı olması gerekir. Atanmış mirasçıya yapılan sağlararası bağışlar kural olarak denkleştirmeye tabi değildir. Mirasbırakanın altsoy mirasçıları mirasbırakandan aldıkları karşılıksız kazandırmaları, bu kazandırmaları miras paylarına mahsuben almışlarsa, terekeye geri vermekle yükümlüdürler. (TMK 669/I)Eş de diğer yasal mirasçılar gibi kendisine yapılan karşılıksız kazandırmaları, terekeye geri vermekle yükümlendirilebilirler.


3.2.Denkleştirme Davası:


Denkleştirme davası, mirasın paylaşılması davasının bir kısmını oluşturur. Tek başına denkleştirme davası da açılabilir. Dava mirasbırakanın son yerleşim yerinde açılır. Davalılar, mirasbırakanın sağlığında TMK 669’uncu maddesine göre bir kazandırma alanlarıdır.

Mirasın paylaştırılması hususunda tüm mirasçıların yasanın aradığı şekil şartlarına uyarak anlaşmaları mümkün olmazsa, her mirasçı paylaşmanın mahkeme eliyle yapılması için bir paylaşma davası açmaya yetkilidir. Bu davayı açma hakkının, mirasın açılmasıyla kurulan miras ortaklığından doğan, mirasçıların birbirine karşı terekeyi paylaşma borçlarını ifa etmekten kaçınmalarına dayadığı, böylece bir tür ifa davası olduğu yolundaki görüş bugün artık terkedilmiştir. Gerçekten de kanunumuzda mirasçıların paylaşmaya yönelik bazı yükümlülükleri(bilgi verme borcu, tekeffül borcu) düzenlenmemişse de terekeyi paylaşma yükümü düzenlenmemiştir. Öte yandan, şayet mirasçıların birbirine karşı mirası paylaşmakla yükümlü oldukları kabul edilirse, herhangi bir mirasçı paylaşma davası açmadan ya da açılmış dava sonuçlanmadan önce diğerlerine yaptığı makul paylaşma önerisi kabul edilmediği gerekçesiyle gecikme tazminatı isteyebilecektir.

Paylaşma davasında hakim, üzerinde elbirliğiyle hak sahipliği bulunan tereke unsurlarını, mirasçıların miras paylarına göre gruplara ayırarak, bunlar üzerinde tek başına hak sahibi olunacak şekilde her bir mirasçıya tahsis edecektir. Hakim ,davacının, hatta çoğunlukta olan mirasçıların talebiyle dahi , paylaşmayı , bazı tereke malları üzerindeki elbirliği mülkiyetini paylı mülkiyete dönüştürerek yapamaz. Bunun için mirasçıların rızası olmalıdır Bu bakımdan, terekenin mevcudu her bir mirasçıya müstakil mallar vermeye uygun değilse, mirasçıların anlaşamaması halinde hakim bazı malları sattırarak bedelini paylaştırır.

Paylaşma davası açma bir süreye bağlanmamıştır. Bu bakımdan, kural olarak, mirasın açılmasından başlayarak , başka bir yolla miras ortaklığı sona ermedikçe, ne kadar uzun bir zaman geçerse geçsin paylaşma davası açılabilir .


3.3.Denkleştirme ve Tenkis:


Denkleştirme ve tenkis arasında sıkı bir ilişki vardır. Tenkiste mirasçı sadece saklı payını talep edebilirken, denkleştirmede yasal miras payını talep edebilir. Dolayısıyla, tenkis kanun koyucunun iradesine, denkleştirme mirasbırakanın iradesine dayanır.


3.4. Denkleştirme ve Miras Reddi:

Türk Medeni Kanunu’nun 672’inci maddesi mirasçı, mirasbırakanın yaptığı ve saklı payını aşan miktarı kendisine bırakmak istediğini ispatlarsa, bu fazlalığın denkleştirmeye tabi tutulmayacağını hükme bağlamıştır. Ancak bu fazlalıkla saklı paya tecavüz ediliyorsa, fazlalığın tenkisine gidilir. (TMK 672)


4.YARGITAY KARAR İNCELEMESİ:


YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E:2011/6-55 K:2011/222 T:27.04.2011


•ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ DAVASI ( Tarafların Muristen Kalan Taşınmazların Paylaşımı Konusunda Anlaşamadıkları/Davacının Aynen Taksim Talebi – Muristen Kalan Birbiri İle Aynı Nitelikteki ve Aynı Değerde İki Taşınmazın İki Mirasçıya Kura Çekilmek Suretiyle Verilebileceği )


•AYNEN TAKSİM ( Ortaklığın Giderilmesi Davası – Muristen Kalan Birbiri İle Aynı Nitelikteki ve Aynı Değerde İki Taşınmazın İki Mirasçıya Kura Çekilmek Suretiyle Verilebilmesinin Gözetileceği )


•KURA YOLUYLA PAYLAŞIM ( Ortaklığın Giderilmesi Davası/Tarafların Muristen Kalan Taşınmazların Paylaşımı Konusunda Anlaşamadıkları – Davacının Aynen Taksim Talebi/Mirasçılara Kura Çekilmek Suretiyle Verilebileceği )


4.1.Özet:


Hakim, miras yoluyla intikal eden terekenin tamamı ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamını bir mirasçıya vermek suretiyle paylaştırma yapabilir. Taraflar arasında payların özgülenmesinde anlaşma sağlanamadığından, her bir mirasçıya hangi taşınmazın verileceği konusunda mahkemece kura çekme yoluna gidilmesi isabetlidir. Bu iş yapılırken kura çekilmesi yoluna da gidebilir Bu şekilde aynen taksim imkanları varken, mirasçıları satışa zorlayacak bir yöntemin benimsenmesi mevcut yasal düzenlemelere de aykırıdır.




4.2.İlgili Mevzuat:


4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, m. 642,650


4.3.Taraflar ve Uyuşmazlık:


Uyuşmazlık iki adet bağımsız bölümde ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.

Davacı vekili dava dilekçesinde dava konusu 6 ve 10 nolu bağımsız bölümlerin tarafların miras bırakanı Haslar adına kayıtlı bulunduğunu, tarafların taşınmazların taksimi konusunda anlaşamadıklarını belirterek aynen taksim suretiyle ortaklığın giderilmesini istemiştir. Davalı da dava konusu taşınmazların aynen taksim suretiyle ortaklığının giderilmesini istemiş satış talebinde bulunmamıştır.


4.4.İlk Derece Mahkemesi Kararı:


Mahkemece bağımsız bölümlerin her birinin taraflara verilmek suretiyle aynen taksimine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.


4.5.Yargıtay'ın Kararı:


Taraflar arasındaki "ortaklığın giderilmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy Beşinci Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 23.07.2009 gün ve 2006/872 E., 2009/935 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Altıncı Hukuk Dairesi karar vermiş ve 23.03.2010 gün ve 11991-3188 sayılı ilam ile duyurulmuştur. İlama göre dava konusu taşınmazların kat mülkiyeti kurulu binanın 6 ve 10 no´lu bağımsız bölümleri olduğu tarafların ortak miras bırakanı Haslar adına kayıtlı bulunduğu tapu kayıtlarının incelenmesinden anlaşıldığı belirtilmiştir. Ortaklığın giderilmesi davalarında taşınmazların her birinin ayrı ayrı değerlendirilerek aynen taksiminin mümkün olup olmadığının araştırılması gerektiğine vurgu yapılmıştır. Bağımsız bölüm şeklindeki dairelerin nitelikleri itibariyle aynen taksimi mümkün bulunmadığından her birinin bir paydaşa (ortağa) verilmek suretiyle taksimine karar verilemediği açıklanmıştır. Gerek davacı gerekse davalı tarafından satış talep edilmediğinden ve bu şekilde taşınmazların aynen taksimi de mümkün bulunmadığından bu durumda açılan davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığından hükmün bu nedenle bozulması gerektiği belirtilmiştir. Hüküm Yargıtay tarafından bozulmuştur.

İlk derece mahkemesi yeninden yapılan yargılama sonunda bu kararında direnmiştir.


4.6.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı:


Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle HUMK 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/11. fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşülmüştür. Buna göre:


Dava, ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkindir. Davacı vekili, tarafların murisi olan H.İ. adına kayıtlı 6 ve 10 nolu bağımsız bölümlerin murisin ölümünden sonra 2 kardeş olan davanın taraflarına intikal ettiğini, ancak tarafların taşınmazların paylaşımı konusunda anlaşmadıklarını bu nedenlerle taşınmazların aynen taksimine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.


Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Yerel mahkemece muristen kalan iki adet bağımsız bölümün yine iki kişi olan mirasçılara kura sonucuna göre tahsis edilmek suretiyle ortaklığın giderilmesine dair verilen karar, Yargıtay Dairesi yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuştur.


Yerel mahkeme, tarafların bağımsız bölümlerin tahsisi konusunda anlaşamamaları nedeniyle mahkeme huzurunda çekilen kura sonucunda bağımsız bölümlerin taraflara tahsisi yolu ile ortaklığın giderilmesine karar verilmesinde mevzuat açısından hiç bir engel bulunmadığı gerekçesi ile önceki kararında direnmiştir.


Yerel Mahkeme ile Yargıtay Dairesi arasındaki uyuşmazlık; ortaklığın giderilmesi davasında aynen taksim istenmiş ise, muristen kalan birbiri ile aynı nitelikte ve aynı değerde iki taşınmazın, iki mirasçıya kura çekilmek suretiyle verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.


Öncelikle, konuya ilişkin yasal düzenlemelerin ortaya konulmasında yarar vardır.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)´nun 642. maddesinde:


"Mirasçılardan her biri, sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir. Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine hakim, terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki fark para ödenmesi yoluyla giderilerek miras payları arasında denkleştirme sağlanır...";



Aynı Kanunun 650. maddesinde ise;


"Mirasçılar, tereke mallarından mirasçı veya ortak kök sayısınca pay oluştururlar. Anlaşma olmazsa, mirasçılardan her biri, payların oluşturulmasını sulh mahkemesinden isteyebilir. Payların oluşturulmasında hakim, yerel adetleri, mirasçıların kişisel durumlarını ve çoğunluğun arzusunu göz önünde bulundurur. Payların özgülenmesi mirasçıların anlaşması uyarınca yapılır. Buna olanak bulunmazsa kura çekilir."

hükmü yer almaktadır.


Bu hükümlerden açıkça anlaşılacağı üzere, hakim, miras yoluyla intikal eden terekenin tamamı ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamını bir mirasçıya vermek suretiyle paylaştırma yapabilir.


Kanun koyucunun bu hükmü getirmekteki amacı öncelikle aynen taksim isteyen mirasçılar arasındaki paylaşma konusundaki ihtilafın en uygun biçimde çözümlenmesi ve taşınmazların değerleri arasında fark bulunması halinde gereğinde fark para ödetmek yoluyla, denkleştirmenin sağlanmasıdır. Ayrıca payların özgülenmesinde mirasçıların anlaşması asıl olup, anlaşamazlarsa kura çekilecektir.


Bu yolla aynen taksimi gerçekleştirme olanağı olan mahkemenin mallar üzerinde ortaklığı ve uyuşmazlığı sürdürecek, sonuçta mirasçıları satışa zorlayacak bir yöntemi benimsemesi olanaklı olmadığı gibi, açıklanan yasal düzenlemelere de aykırı olacaktır.


Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında:


Taraflarca aynen paylaştırılması istenen eş değerde iki taşınmaz ve bunları paylaşacak iki mirasçı bulunmakla birlikte her iki mirasçı da aynı taşınmazı istemiştir. Mahkeme, tarafların arasında payların özgülenmesinde anlaşma sağlanamadığından, her bir mirasçıya hangi taşınmazın verileceği konusunda mahkemece kura çekme yoluna gitmiş; kura çekimine ne davacı ne de davalı itiraz etmemişlerdir.


Mahkemenin açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde iki taşınmazın her birini birer mirasçıya vermek suretiyle paylaşım yapması ve buna ilişkin kararında direnmesi yerindedir. Ne var ki, bozma nedenine göre davalı vekilinin sair temyiz itirazları Yargıtay Dairesince incelenmemiştir.


Bu nedenle; sair temyiz itirazları incelenmek üzere dosyanın Yargıtay Dairesine gönderilmesi gerekir.


Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan dosyanın davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için ALTINCI HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 27.04.2011 gününde oyçokluğu ile karar verildi.


4.7.Kararın Değerlendirilmesi:


İlk Derece Mahkemesinin hükmü ve sonradan direnmesi yerindedir. Türk Medeni Kanununda açıkça belirtilen mevzuat çerçevesinde miras yoluyla intikal eden terekenin tamamı ve terekedeki malların biri göz önünde tutularak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamı bir mirasçıya verilmek suretiyle paylaştırma yapılabilir.


Taraflar arasında paylar hakkında anlaşma sağlanamadığında, her bir mirasçıya hangi taşınmazın verileceği konusunda mahkemece kura çekme yoluna da gidilebilir. Bu şekilde aynen taksim imkanları varken, mirasçıları terekedeki malların satışına zorlayacak bir yöntemin benimsenmesi mevcut yasal düzenlemelere de aykırıdır. Ayrıca kura çekimine ne davacı ne de davalı itiraz etmemişlerdir.







KAYNAKLAR





DURAL, Mustafa; ÖZ, Turgut, Türk Özel Hukuku Cilt:4-Miras Hukuku ,7.Bası,Filiz Kitabevi Yayınları,İstanbul,2013


ERMAN, Hasan; İMRE, Zahit, Miras Hukuku, 9. Bası, Der Yayınları, İstanbul, 2013


Kazancı Elektronik Hukuk Yayımcılığı, www.kazanci.com


KILIÇOĞLU, Ahmet Mithat, Miras Hukuku, 3. Bası, Turhan Kitabevi Yayınları, Ankara, 2009.


KILIÇOĞLU, Ahmet Mithat, Miras Taksim Sözleşmesi, Yetkin Yayınları, Ankara, 1989. (Taksim Sözleşmesi)


KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, Necip, Miras Hukuku, 3. Bası, Filiz Kitabevi Yayınları, İstanbul, 1987.


ÖZTAN, Bilge, Miras Hukuku (Tablolarla ve Örneklerle), 5. Bası, Turhan Kitabevi Yayınları, Ankara, 2012.


ŞENER, Oruç Hami, Tereke Temsilcisi Atanmasına İlişkin İlke ve Esaslar, Yaşar Üniversitesi Dergisi, Yaşar Üniversitesi Yayınları, İzmir, 2012